23.7.08

Noktasız-Virgülsüz

iki oda bir salon evim
içinde ben küçücük kayboluyorum
yalnızlığım dolup dolup taşıyor

.....................

geldi gitti
oldu olmadı derken
olmadı gitti

.....................

gidişi gelişinden belliydi
sanki kalsa kabahatti

16.7.08

Eternal Sunshine



Bitti dediğinde yeniden başladı. Yaralar tazelendi, sarılıp sarmalandı. Bellek kendine unutmanın hafifliğini yarattı.

" Unutmak"
Unutma diye bir şeyin olduğu henüz ispatlanmamıştır; bildiğimiz, tekrar anımsamanın gücümüz dahilinde olmadığıdır. Geçici olarak, gücümüzün bu boşluğuna "unutmak" sözcüğünü koyduk, sanki dizinde bir fazla yeti varmış gibi. Ama sonuç olarak bizim gücümüz dahilinde olan ne var ki! -Eğer bu sözcük gücümüzün bir boşluğunda duruyorsa, öteki sözcükler gücümüze ilişkin bilgimizin ir boşluğunda durmak durumunda değiller mi?

Nietzshce


14.7.08

Hepler Hiçler Çarpımı


Hepimizin hayatında olmuştur hiçbirşeyi başaramamış, üstesinden gelememiş. yapamamış, olmamış, oduramamış anlar. Yıldız tozlarından yaratılmış kozmik, matematiksel bir denklem. Elde avuçta tutamadığımız, tutmaya kalktığımızda elimizden kaydırdığımız bir o kadar da denklemin öteki tarafından hiçte tutulmamış boşlukta salınan ellerimiz. Ve işte o tanrısal. sonsuz persvektifte ufuksuz bir son akşam yemeği kompozüzyonunda yalnızlığımız. Ne Leonardo'nun kendi gizeminde yarattığı bir sır, ne de biz ondan sonraki fanilerin kendi fantezi ve uğraşlarında aradıkları, yarattıkları efsaneler.

Bir kucak kadar hepimizin öteki için, bir o kadar da berikini durdurmak için kollarımızı iki tarafa acışımız. Bu gönül merkeziyle kurulmuş açılımda (ki nereden baksan 180 derecedir, bu yüzden sığdıramazsın ikisini birden içine) birileri acı çekmesin diyedir. Canı yanmasın diyedir. Bu bazen kendindir bazen ötekidir, bazen beriki. Ama asla kendin dahil iki kişiyi aynı anda kurtaramazsın bu dar boğazdan. Vahşi bir hayvan için kurulmuş bir kapan oluverir o iki yana açılan kolların. Kimi kıstırsa dişlerinin arasına bir o kadar da kendi etindir ezilen, bunu peşinen bilmelisin. Kendi acınla ötekinde yarattığın, açtığın yaralarını vicdan yapıp geçiştiremezsin. Bunu ancak riyakarsan yapabilirsin. Yalanlayabilir ve sadece kendi gönlünü hoş tutabilirsin.

İşte tam da bu anda; çoğu zaman ustalık ve kendi kendine inandığırdığın zehir zemberek aklına bu duruma uyan tek bir sözcük bile bulamazsın. Elin kolun bağlanır, aklın durur, nefes alamaz ve hatta almayı hiç istemezsin. Bu güne kadar baş ettiğin haliyle dört işleme ve ezberinde tuttuğun çarpım tablosuna güvenirsin, ama kafi gelmez neresinden bakarsan bak eşittiri sıfıra varan denkleminde.

Aslında en başından beri bir denklemdir yaşamın gizi. Çözdüğün değil inandığın günden beri sarıldığın en makul akıl çıkarsamasıdır, gönlünün onayınıda almış hilesiz bir oyundur. Havuz problemine dönüştüğü an, sadece senin yüzmekten korktuğun ve sadece nefesini tutup dibe dalabilme becerine olan inancındır seni harekete geçiren. Buna sen dayansan bile ciğerlerin daha fazla dayanmayacaktır.

Ve tam bu anda aklında tüm sorular ve sorunlar üzerine tek bir soru tek bir cevap karşılğında belirecektir. Ya kollarını iki yana açıp bir karar vericeksindir, ya da kollarını iki yana çırpıp bir eylem, tavır ve tepki göstereceksindir...

Soru şu: Hep mi? Hiç mi?

6.7.08

Rengi Rengine

Gün olmuyor ki yeni bir hayatın içinden geçmeyeyim. Dokunmayayım ona, sokulmayayım, görmeyeyim, hissetmeyeyim. Türlüyüz. Kedigillerden daha çok giliz, bu yüzden gizemliyiz. Seviyorum kusurlarımı, seviyorum sizin tüm kusurlarınızı. Mükemelliyetçi ve mülkyetçilerinizden sıkılıyorum. İstemiyorum. Böyle iyisiniz, böyle güzel ve harikuladeyiz. Ahkam kesicek değilim. (belki sonra bir kaç kelam daha eklerim)

Anlarsın diye umuyorum. Bu yüzden tabelasını bile değiştirdim ya tükkanımın. : )

5.7.08

Dengi Dengine

Tek başına yalnız herhangi birşeyi benlerce kez yapmak! Ustalık isteyen bin meziyet. Tıpkı iki cambazın bir ipte dans edememesi gibi. Tek başına uyandığın bir sabahta seni boğmamış öteki yanında duran yastığa duyduğun minnet gibi. Yalnızlık müstakilliktir, iki oda bir salon yalnızlıktır. Sokakta evin yolunu ezbere, düşünmeden yürüyebiliyorsan artık sen tekil cinsinden bir kedisindir. Simetri bile tek başınayken yarattığın bir disiplin ve bir matematikten ikili bir komposüzyonda görsel bir şölendir. Bir denklemdir ikincisi herşeyin. Denk düşmenin gizeminde yaşarlar tıpkı uslu ve iyi bir çocuk olucağında göreceğin şirinler gibi. Ama yalnızlık hiçte şirin değildir.

Hayatımda her ne olup bitiyorsa, şimdi gitmeliyim yalnızlık beni bekler.